İLK GÜNLER
1991 yılında Leeds United antrenörü Howard Wilkinson Eric Cantona'yı transfer etttiğinde, ondan fazla sorun çıkarmasını beklemiyordu. Cantona, Sheffield United'daki deneme süresinin ilk haftasında 6 gol atma başarısı göstermiş ancak buna karşın Trevor Francis onu ikinci bir hafta daha denemeye almak isteyince Cantona bu durumu reddetmişti. Daha sonra Francis bir açıklamasında esasen Cantona ile imza attıracak kadar ciddi ilgilenmediklerini, yalnızca Michel Platini'nin onun kariyerini yükseltmek için yaptığı çabalara saygı göstermek adına bu denli yüksek bir maaş ödemek istemediklerini belirtmişti.
Wilkinson Cantona'yı Nimes'den 900 bin sterline almış ve onu basına şu şekilde tanıtmıştı; "O hem bir şair, hem bir filozof, hem de resim yapabiliyor. Balık tutmayı seviyor. Evet, sanırım O, biraz farklı." Cantona ise yeni kulübü ile verdiği ilk röportajda biraz utangaçtı, ancak neyse ki yeni antrenörü Fransızca'yı yeterince güzel konuşabiliyordu.
Cantona İngiltere'ye, Platini, Gérard Houllier ve psikanalistinin önerisi üzerine gelmişti. Keza Fransa'daki yaşamı da bir hayli çalkantılıydı; takım arkadaşları ile kavga etmiş, antrenörü Henri Michel'e "bir bok çuvalından farklı değil", Fransa Futbol Federasyonu liderlerine ise "salak" demişti. Fransa'dan ayrılırken arkasında bir kaç güzel gol, kaçırılan bir Panenka penaltısı, ancak İngiltere'de güzel arkadaşlıklar yapmaya yeter kadar tutkulu bir futbol bırakmıştı.
-CANTONA'NIN İNGİLTERE'YE GELMEDEN ÖNCEKİ FRANSA KARİYERİ-
MEŞHUR (!) ÖFKESİ
Cantona çabuk sinirlenmesi ile bilinirdi. Her 24 Premier Lig maçının birinde kırmızı kart görürdü. Öyle k,; Roy Keane her 54 maçta bir, Patrick Viera ise her 35 maçta bir kırmızı kart görürdü. Hatta Vinnie Jones bile Cantona'dan daha az kırmızı kart görmüştür.
Cantona'nın öfkesinin tüm dünyaca bilinilirliği ise 1995 yılındaki Crystal Palace maçında kırmızı kart gördükten sonra 20 yaşındaki taraftara attığı tekme -ki literatüre kung-fu kick olarak geçmiştir- ile arttı. Bu olay sonrası 120 saatlik kamu hizmeti cezasını tamamlayan Cantona, basın karşısına geçtiğinde herkesi şaşırtan o demeci vermişti; "When the seagulls follow the trawler, it is because they think sardines will be thrown into the sea" (Martılar balıkçı teknelerini, onlardan denize sardalyalar atılacağı için takip ederler) Daha sonra bu demecin ne anlama geldiği hakkında ise, "hiç bir anlamı yoktu, sadece gazetecilerin önüne bir ayna koydum, o kadar" şeklinde konuşsa da, French TV'ye verdiği demeçte yaptığı hareketin savunulamaz olduğunu ancak affedilemeyecek kadar da büyük olmadığını söyledi.
OLD TRAFFORD'UN KRALI
Cantona'nın Manchester United kariyeri boyunca attığı gollerden birini favori olarak seçmek neredeyse imkansız. 5 sezon boyunca oynadığı Manchester kulübünde attığı 64 golün sadece bir kaç tanesi kale önünde yaptığı bir dokunuşla olmuştur. Hatta attığı penaltılar bile bir hayli gösterişli olmuştur.
Cantona'nın United tarafının gözündeki bitmeyen cazibesi, O'nun kulüp tarihinde aldığı yer ile az da olsa açıklanabilir. O, attığı gollerden daha fazlasıydı; 26 yıl sonraki ilk şampiyonluğu Old Trafford'a getiren, 1994 FA Cup finalindeki penaltıları atarak kulüp tarihinin ilk çifte kupasını kazandıran, emekliliğinin ardından üç kupa kazandıran genç oyunculara ilham veren isim oldu. Bunların yanında 7 numaralı formanın büyüsünü de devam ettirdi.
EMEKLİLİK YILLARI
Cantona 1997 yılında emekli oldu; hatta Sir Alex Ferguson'a Şampiyonlar Ligi yarı finalinde Dortmund'a elendikleri maçtan bir gün sonra bu durumu söylemişti. Kulübün bu durumu bir ay boyunca ilan etmemesine rağmen Cantona'nın kararı değişmedi. Emeklilikten kısa bir süre sonra Fransa Plaj Futbolu takımına katıldı. Ancak daha önemlisi, 1998 yılında Münih faciası anısına yapılan maçla Old Trafford'a dönüşü oldu; ikinci yarıda giydiği alışılagelmiş United'ın kırmızı forması ile sırt numarası ile uyumlu olarak maçın 7. golü atan Eric, O'nu sahada özleyenleri güzel oyunuyla yeniden büyüledi.
2011 yılında Football Focus'a verdiği demeçte; kariyerindeki en hatırlanılası anın Crystal Palace taraftarına (O'na göre holigan) attığı tekme olduğunu söyleyerek, o dönem çekilen özür reklamının da kurmaca olduğunu yıllar sonra itiraf etmiş oldu. Ancak Ken Loach'ın çektiği Looking For Eric filminde, kariyerindeki kutlanılası en iyi anı olarak bir başka tercihte bulunmuştu. Filmde bu konu ele alınırken Cantona'nın arkadaşını canlandıran kişi kendisine bu soruyu yöneltirken "kesinlikle bir gol olmalı" der, ancak Cantona "Hayır, bir pastı" demesi üzerine, Cantona'nın 1992-1993 sezonunda Tottenham karşısında Dennis Irwin'e ayağının üstü ile attığı pasın en kutlanılası an olarak seçtiğini anlıyoruz.
KAYNAK : TheGuardian
Çeviri bu siteye ait olup, kaynak gösterilse dahi izin alınmaksızın yayımlanamaz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder